UFOLAR
TÜRKİYEDE UFO:
Denizli'de, 03 Aralık 2005 akşam saatlerinde Denizli 11. Piyade Tugay Komutanlığı üzerinde görülen esrarengiz ışıklı cisim vatandaşlar arasında heyecana neden oldu.
Denizli'de 11. Piyade Tugay Komutanlığı üzerinde vatandaşlar tarafından gökyüzünde ışık saçan esrarengiz bir cisim görüldü. Askeri Geçiş Yolu üzerinden arabalarıyla geçen vatandaşlar, beliren esrarengiz cismi görünce arabalarını park ederek gökyüzündeki ışığı izlemeye başladı. Vatandaşlar, Denizli'deki yerel bir televizyonu arayıp UFO gördüklerini iddia etti. Işıklı cismi görüntüleyen yerel televizyon kanalı kameramanı Osman Çaka, gökyüzünde beliren esrarengiz cismin ilk önce yıldız olduğunu düşündüklerini ama daha sonra kamerasıyla zoom girdikten sonra ışığın daha belirgin olduğunu ve UFO'ya benzediğini söyledi. Çaka, "Saat 19.00'da vatandaşlar tarafından yoğun biçimde telefon aldık. Vatandaşlar telefonda, 11. Piyade Tugay Komutanlığı üzerinde gökyüzünde UFO gördüklerini söyledi. Biz de arabamızla Çamlık bölgesine giderek burada araştırmalar yaptık. Arabamızla esrarengiz ışıklı cismin net görüldüğü Askeri Geçiş Yolu üzerinde gittik" dedi.
Cismin kırmızı, yeşil ve mavi renkler saçtığını ifade eden Çaka, "Işıklı cismin alttan ve üstten basık olduğunu, hatta ortasında çekirdek olduğunu gördüm. Cismin hareket edip etmediğini anlamak için kamerayı beton duvarın üzerine koyarak sabitledim. Cismin aşağı yukarı gidip geldiğini fark ettim" şeklinde konuştu. Gökyüzünde beliren cismin 3-4 dakika net bir şekilde görüldüğünü ileri süren Çaka, "Cisim belli süre gözüktükten sonra birden ortadan kayboldu. Işıklı cismi cadde ışığı zannedilmesin diye cadde ışıklarıyla birlikte aldım" dedi.
Askeri Geçiş Yolu üzerinde görülen nesnenin, ortadan kaybolmasının ardından Aynı nesnenin bazı vatandaşlar tarafından Çamlık mesire alanı üzerinde görüldüğü iddia edildi. Görüntüler incelenmek üzere Sirius UFO Uzay Bilimleri’nin İstanbul’daki Merkezine gönderildi...
DÜNYADA UFO:
B.C. – 14 Ocak 2006 tanık 97. yoldan saatte yaklaşık 90 km hızla kuzeye doğru ilerliyordu. Tanığın ifadesi; “ Bu ışık saat 21:15 te Kalamlka Gölü kıyısının tam üzerinden yaklaşık 500 feet yukardan sağ tarafımdan geçti. 7 sn içinde 10 mil ötede gözden kayboldu. Hava araçlarında olduğu gibi yanıp sönen ışıkları yoktu ve motor sesi de gelmiyordu. Düz bir çizgide ilerliyordu fakat iki tepenin arasında seyrediyor ve hız kazanıyordu. Gökyüzü bulutluydu fakat objeyi seyrettiğim 7 sn içinde hava berraktı. Obje daha sonra 10 mil ötede bir bulutun ardında gözden kayboldu. Ardında hiçbir iz bırakmamıştı.” COMOX, B.C. – 15 Ocak 2006 saat 18:15 civarı CFB Comox B.C.’ de, bulutların ardından yuvarlak UFO tipi ışıklar belirdi ve çok yavaş hareket eden bir Aurora hava aracı eşliğinde ilerlediler. Objeler aşağı-yukarı, çaprazlama ve yanlamasına ilerliyorlardı. Yanıp sönüyor ve gözden kaybolup tekrar beliriyorlardı. En azından 5 obje vardı, belki de 6 ya da daha fazlaydı. Bulutlar görüş açısını bulanıklaştırıyorlardı. Objeler, bulut kalkanın içinden çıkıyorlar, biraz dolaşıp gözden kayboluyorlar ve tekrar beliriyorlardı. Aurora gözlem aracı çevreyi çok yavaşça dolaşıyordu, o kadar yavaştı ki nerdeyse havada asılı duruyor sanırdınız (ki bu Aurora lar için alışıldık bir şey değil). Olay en az 10 dk devam etti. Fakat ışık toplarını filme kaydetmek olanaksızdı.
Londra:
Onu ilk 10 Nisan 2004 saat 18:40’da gördüğümde çok parlak bir ışık halindeydi. Ve bana doğru renk değiştirerek geliyordu. Sonra aniden parlak ışık durdu ve tam üzerimdeyken ışıklar bir artı şekli oluşturdular. En ilginci bu kadar yüksekte durmasına rağmen hiç ses çıkarmıyor olmasıydı ve tam başımın üzerinden geçerken iki kez olduğu yerde sallandı. Sonra ilerledi ve gözden kayboldu. Heathrow havaalanının yakınında yaşadığım için hava araçları görmeye alışkınım ancak bu şimdiye kadar gördüklerimin hiçbirine benzemiyordu.
BOB LAZAR:
1989 yılında Bob Lazar adında bir fizik mühendisi, Las Vegas televizyon istasyonlarından biri olan KLAS’da bir basın açıklaması yapmış ve S4 Bölgesi’nde UFO’ları yeniden oluşturmayla ilgili mühendislik projesinde görev almış olduğunu iddia etmişti. UFOların yerçekimini itici güç sistemine dayalı motorları üzerinde çalışmalar yaptığını söyledi. Bunların güç kaynakları bir anti-madde reaktörüydü.
Lazar orada kendisine gösterilen uzay aracın bizim medeniyetimizden binlerce yıl daha gelişmiş seviyede bir teknolojiye sahip olduğunu ancak görünüşe göre bizlerden daha kısa varlıklar için yapıldığını vurgulamıştır. Lazar açıklamalarına ayrıca adı geçen bölgede dünya dışı varlıklara ait 9 adet disk şeklinde uzay aracı olduğunu da eklemişti:
“Bu disklerden bir tanesi İsviçreli Eduard Billy Maier adındaki temasçının 1970 yılı ortalarında fotoğraflarını çekmiş olduğu ve Pleiades takım yıldızından geldiği iddia edilen araca benziyordu.”
Lazar, takip eden aylarda kendisiyle yapılan röportajlarda, hikayesini daha ayrıntılı bir şekilde anlatmış, 51. bölgede bulunan birbirlerinden tamamen farklı disk şeklindeki 9 araç için yakıt olarak 223 gramlık –o zamanlarda henüz keşfedilmemiş bir element olan– element 155’in kullanıldığını açıklamıştı:
“Bu element daha çok yanık turuncu renginde olup çok yumuşaktır. Öyle ki tırnağınızla üstüne çentik bile atabilirsiniz. Ancak çok ağırdır. Elementin bir parçasını kaldırdığınızda onun kurşun olmadığını hemen söyleyebilirsiniz. Şaşırtıcı derecede ağırdır.”
Las Vegaslı bir araştırmacı-gazeteci olan George Knapp Lazar’ın geçmiş iş yaşamı araştırmış ve önceden gerçekten de Los Alamos’ta yaşadığını ve oradaki Las Alamos Ulusal Laboratuarı’nda fizikçi olarak çalıştığını doğrulamıştır. Ayrıca Lazar’ın iddia ettiği dönemlerde 51. Bölge/S4’de çalıştığını yasal olarak da onaylanan çalışma kayıtları, Donanma İstihbarat Departmanı’ndan sağlanmıştır.
Lazar’ın fizik, elektrik mühendisliği ve itici güç sistemleri alanlarındaki sağlam ve güvenilir geçmişi nedeniyle kendisiyle pek çok görüşmede bulunulmuştur. Bugüne kadar işi, üssü, çalışma arkadaşları ve yapımı oldukça zor olan uzaylı araçları hakkında çok detaylı tarifler ve bilimsel bilgiler sunmuştur.
HAVA İSTİHBARAT MERKEZİ ÜYESİ ANLATIYOR:
51. Bölgede görülen disk şekilli cisimlerle ilgili diğer bir olay, bir Hava Kuvvetleri emeklisi olan gazeteci Robert Dorr tarafından bildirilmiştir. Dorr, 1953 yılı Nisan ayında Nellis test üssünde görev yapan Hava Teknik İstihbarat Merkezi takımının bir üyesinin, kendisine, yeniden düzenlemesi yapılmış bir uçan dairenin görgü şahidi olduğunu ihbar ettiğini belirtmişti. Cismin tanzimi, söylendiğine göre, Doğu Kıyısında gerçekleştirilmişti.
“O, 8,5 m. çapında kusursuz bir diskti. Kalınlığı çemberin çevresinde 30 cm.den başlarken ortaya doğru 3,5 metreye ulaşıyordu. Savaş uçaklarınkine benzer yükseltilmiş bir kokpiti, hemen altında da onu çevreleyen 150’ye 150 cm. uzunluğunda ve 2 metre yüksekliğinde bir alan vardı. İtici güç sistemi tamamen mahvolmuştu, aygıtlar ve elektrik tertibatı tanıdık materyalleri içermesine rağmen neredeyse anlaşılmaz görünüyordu. Cisim, dünyanın yörüngesindeki bir ana gemi tarafından yönetilmek üzere dizayn edilmiş küçük bir araç olduğu kanısını uyandırıyordu. Boyutlarından ve hasar görmüş oturma yerlerinden anlaşılabileceği üzere, içinde görünüşe göre insan benzeri uzuvlara sahip 2 mürettebatı taşıyabilecek şekilde tasarlanmıştı, ancak bunlar çok daha kısa boylu varlıklar olmalıydı. Bu aracı bir insan pilotun sığabileceği şekilde tekrar dizayn etmek aylar sürmüştü.”
DAHA ÇOK TANIK:
Atomik Enerji Komisyonu’ndan ‘Q’ tipi [çok gizli bölgelere giriş izni] ve servisler arası Top Secret (Çok Gizli) geçiş iznine sahip Mike Hunt 1960’lı yıların başında 51. Bölge’de, radar bakımıyla meşgul olduğu sırada disk şeklinde bir hava aracını gördüğünü itiraf etmiştir.
Yeminli ifadesinde “sadece bir kere UFO gördüm” diyen Hunt şöyle devam etmiştir: “Araç, binaların arkasına yarı saklanmış bir şekilde yerde duruyordu. İlk gördüğümde, kuyruğunun ve kanatlarının olmadığını fark edene kadar onun küçük bir özel uçak olduğunu düşünmüştüm. Ondan yarım mil kadar uzaklıktaydım ve bu uzaklıktan gördüğüm kadarıyla araç yaklaşık 6 ya da 9 metre çapındaydı ve cilalı parlak alüminyumdan ziyade kalay ve kurşun karışımı gibi bir renkteydi.”
Hunt, birçok kere uçan daire kalkarken ya da inerken orada bulunduğunu, fakat onu izlemesine hiçbir zaman izin verilmediğini kaydetti. Ayrıca, Tonopah yakınlarındaki radar istasyonunun kuzey ucunda görev yapan radar operatörü Richard Shakleford da Hunt’a, test alanının üzerinde sık sık UFOları gördüğünü fakat kendisine onları görmezden gelmesi emredildiğinden bahsetmiştir.
Mike Hunt, o sıralarda 51. Bölgede –‘Kırmızı Işık Projesi’ ya da ‘Kırmızı Işık’ olarak bilinen- uçan dairelerle ilgili son derece gizli bir programın yürütüldüğünü biliyordu. Hunt, ayrıca kendisinin etrafta herhangi bir şey görüp görmediğine dair sorgulandığını da eklemiştir... “Her ne görmüş olursam olayım, orada gördüklerimle ilgili en ufak birşey dahi konuşursam başımın büyük belaya gireceği sıkça hatırlatılıyordu. Oradaki güvenliğin ne kadar sıkı olduğunu asla tarif edemem.”
1989 yılından beri, Japonya’dan da olmak üzere birçok uzak yerlerden gelen pek çok kişi ve haber ekibi, 51. Bölge üzerinde yerçekimine karşı yaptıkları hareketleri, manevraları ve kapasiteleri ile ordunun geleneksel araçlarının çok ötesinde bir teknoloji sergileyen, garip, parlak araçları fotoğraflamış ve kameraya almışlardır.
VARLIK TİPLERİ
Andromedalılar:
Spiritüel varlıklar olan Andromedalılar, Andromeda galaksisinden gelen çok eski, meleğimsi enerjisel bir ırktır. Bu varlıklar, Pleiadeslilerin ve tüm insan evriminin öncüleridir. Aynı zamanda tamamen farklı bir evrim kolu olan ve hem suda hem de karada yaşayabilen Cygnusian ırklarını da yönetmektedirler.
Arcturuslar:
Bootes takım yıldızındaki kırmızı dev yıldız Arcturus, Dünyadan yaklaşık 36 ışık yılı uzaklıkta bulunmaktadır ve olağanüstü parlaklığı sayesinde Mart-Kasım ayları arasında kuzey yarım küreden görülebilmektedir.
Arcturus uygarlığı, galaksimiz içindeki en gelişmiş uygarlıklardan biridir. 5. Boyutta bulunan Arcturus uygarlığı dünyanın gelecekteki prototipi olarak kabul edilmektedir.
Arcturuslular, fiziksel olarak kısa boylu ve zayıftırlar. Boyları 90-120 cm. arasındadır. Birbirlerine çok benzeyen bu varlıklar, bu durumun birbirleriyle kıyaslanmayı önlemesinden dolayı memnundurlar. Tenleri yeşilimsi renktedir. Büyük, badem biçimli gözleri vardır. 3 parmaklıdırlar.
Arcturusluların gözleri, koyu kahverengi ya da siyahtır. Fakat görmelerini sağlayan ana organları, gerçekte gözleri değil telepatik bilinçleridir. İşitme duyuları ise telepatik özelliklerinden bile daha ileridir. Bu varlıkların ortalama yaşam süreleri 400 yıldır.
Man In Black("SİYAH GİYEN ADAMLAR"):
" Kara Adamlar " olarak da bilinirler. Bunlar insan gibi görünen , ve dış etkenler tarafından kontrol edilirler. MIB'lerin çoğuna UFO gözlemlerinden sonra rastlanır. Gözü korkutulan tanıklar , çoğunlukla gördükleri şeyler konusunda sessiz kalırlar. Tehdit ederler , tanıklara psikolojik savaş olarak gözdağı verirler. Bu insanlar , MIB'ler tarafından kontrol altında tutulurlar. Çoğunlukla büyük siyah arabalarla görülürler. Kaliforniya'da dağların içindeki kanyonlarda , tünellerde yada havada kayboldukları anlatılır. İnsana benzeyen MIB'lerin çoğu belkide sentetik androitlerdir.
Dr. Herbert Hopkins , 1976 senesinde bir hipnozcu olarak çalışıyordu ve Maine'deki UFO'lar tarafından kaçırılma vakasında araştırmalar yapıyordu. Bir gün evinde çalışırken , New Jersey UFO araştırma gurubundan olduğunu söyleyen kişiden bir telefon geldi. ( Daha sonra böyle bir gurup olmadığını öğrenecekti. ) Telefondaki kişi kaçırılma olayları hakkında yüz yüze görüşmek istediğini söyler ve Dr. Herbert kabul eder. Fakat o sırada Dr. Herbert , gizemli ziyaretçisi telefonu kapattıktan bir kaç saniye sonra kapının önünde olmasına rağmen hiç bir şeyden şüphelenmemişti. Gelen adam keldi ve kaşları hatta kirpikleri bile yoktu. Siyah bir takım elbise , siyah kravat ve beyaz bir gömlek giyen adam , daha çok bir cenaze levazımatçısısına benziyordu. Ayrıca suratı bembeyazdı ve dudakları kırmızı ruj sürülmüş gibiydi.
O esnada bu ayrıntılara dikkat etmeyen doktor , yabancıyla oturarak bir süre kaçırılma vakası hakkında sohbet etti . Bir süre sonra yabancının konuşmasının ağırlaştığını gören Hopkins , ayrıca hareketlerininde git gide mekanikleştiğini fark etti . Ayrılmak üzere kalkan yabancı , "Enerjim tükenmek üzere , gitmeliyim " diyerek oradan ayrıldı. Adam gittikten sonra yaşadıklarının garipliğini fark eden Hopkins , oldukça sarsılmıştı.
Bir kaç küçük farklılık dışında Dr. Hopkins'i ziyaret edenin MIB yani Siyah Giyen Adamlar denen ve UFO tanıkları ile araştırmacılarını tehdit ederek engellemeye çalışan garip insanımsı varlıklardan biri olduğu anlaşılıyor.
1950'lerden beri Siyah Giyen Adamlar , UFO gözlemlerinin gizemli ve ürkütücü bir parçası olmuşlardır. Araştırmacılar , 30 dan fazla MIB dosyasını detaylı olarak incelediler... Dr. Hopkins vakasında olduğu gibi solgun beyaz yüzlü olanlarıda görülmesine reağmen MIB'lerin derisi genellikle koyu renkli. Genelde üç kişilik gruplar halinde görülüyorlar ve anlaşılmaz bir şekilde tükenmez kalem yada mutfak malzemesi gibi sıradan eşyaları gördüklerinde çok şaşırıyorlar ve kafaları karışıyor. Garip , derin bir ses tonuyla konuşuyorlar ve konuşma tarzları ya çok resmi yada holywood filmlerinden çıkmış gibi ("Bak evlat , eğer kendine ve ailene değer veriyorsan gördüklerini unutmalısın "şeklinde bir konuşmayı hatırlıyor tanıklardan biri )
Tanıkların raporlarına göre , MIB'ler genellikle robotu andıran şekillerde hareket ediyorlar. Tavırları ne sıcak nede saldırgan. Fakat genede oldukça tehditkar bir halleri var. Dr. Hopkins vakasında olduğu gibi sadece varlıkları bile insanı korkutup endişelendirmeye yetiyor. Her an karşısındakine fiziksel zarar verecekmiş gibi durmalarına rağmen MIB'ler tarafından yaralanan yada zarar gören kimse bildirilmedi.
MIB'ler , UFO tanıkları yada araştırmacılarını beklemedikleri anlarda ziyaret ederek araştırmalarını bırakmalarını , gördüklerini unutmalarını ve bir daha bu konudan kimseye bahsetmemeleri gerektiğini yoksa başlarına çok kötü şeyler geleceğini söyleyerek bu insanları tehdit ediyorlar. Siyah Giyen Adamların ardındaki sır ne olursa olsun günümüzde hala gizemlerini koruyorlar..
Maviler:
Maviler de Nordikler gibi hangi yıldızdan geldiklerini açıklamamaktadırlar. Kısa boylu varlıklardır ve yarısaydam, mavimsi bir tenleri vardır. Gözleri büyüktür ve badem biçimindedir. Oldukça spiritüel varlıklardır ve her insanın kendi yolunu takip etmesi gerektiğine ve özgür irade yasasına inanırlar.
Nordikler:
Nordikler, geldikleri yıldız sistemini hiçbir zaman açıklamamışlardır. Oldukça güzel görünümlü varlıklardır; sarı saçlıdırlar, bu yüzden çoğu kez “sarışınlar” olarak adlandırılırlar. Gözleri koyu mavi renktedir. Boyları 1.70-1.90 cm arasında değişmektedir.
Nordikler, Dünyadaki sorunları aşmaları için insan ırkına yol göstermeye çalışan pozitif varlık grubundandırlr. Kendilerine değil de başkalarına odaklanan varlıklarla çalışmayı tercih ederler.
Orionlar:
Orionlu varlıkların yaklaşık %75’i insan benzeri bir görünüme sahiptir; geri kalan %25 ise insanlara benzememektedir., bunlar Reptilian lar denilen sürüngenimsi varlıklardır, bazı ırklarda insect denilen böceğimsi varlık gruplarına girerler.
Orionlu insanımsı varlıkların en belirgin özelliği gözlerinin benzersizliğidir. Oldukça keskin mavi gözlere sahip Orionlu varlıklarla temasa geçmiş pek çok insan bulunmaktadır. İnsan benzeri Orionluların %90’ı açık kahverengi tene sahiptir; geri kalan % 10 ise Kafkas tipli, açık renk saçlı varlıklardır.
Orion Sistemi çok büyük bir yıldız sistemini barındırır.. Orion Sisteminden gelenler negatif varlıklar olarak bilinseler de , tüm sistem negatiflerle kolonileşmiş değildir..Özellike humanoid yani insanımsı varlıklar, hem teknolojik hem de spritüel açıdan çok gelişmiş pozitif varlıklardır...
Pleiadesliler:
Pleiadesliler, Dünyamızdan 400 ışık yılı uzaklıkta bulunan ve Yedi Kardeşler olarak da anılan Pleiades takımyıldızındaki Erra gezegeninden gelmektedirler. Bu varlıklar, fiziksel görünüş itibariyle insan ırkına çok benzemektedirler.
Alfa Draconis'den gelen sürüngene benzer varlıklar tarafından işgal edilen gezegenlerde yaşıyorlar. Pleiadeliler , teknolojilerinin bizim uluslararası teknolojimizden binlerce yıl ötede olduğunu ve kendilerinin , Andromeda takımyıldızının içinde bulunan , Andromeda Konseyinin bir parçası olduklarını belirtiyorlar. İsviçreli çiftçi Billy Meier'in ilişkide olduğunu iddia ettiği uzaylılar bunlardır. Tam bir insan görünümünde olan Pleiadesliler genelde sarışın olmakla beraber, bazıları koyu renk saçlıdır. Gözleri genelde açık mavi ya da açık kahverengidir. Pleiadesliler arasında yaklaşık 1.50 cm. boylarında çok narin yapılı varlıklar olduğu gibi, 2 m. boyunda olanlar da bulunmaktadır. Bazıları kızıl saçlı ve açık tenlidir.
Pleiadesliler insanlarla en çok ve sık temas kuran varlık tipidir. İsviçreli ünlü temasçı Billy Meier gibi pek çok insan bu varlıklarla telepatik ya da fiziki iletişim halindedir.
Pleiadesliler pozitif odaklı; teknolojik ve zihinsel açıdan ileri varlıklardır.
Santorlar:
Santorlar, Dünyamızdan yalnızca 4.2 ışık yılı uzaklıkta bulunan Alfa Centauri Merkezi Sistemi’ndeki en yakın komşularımızdır. Santorlar, teknolojik ve ruhsal açıdan bize yakın güneş sistemlerindeki en gelişmiş medeniyetlerden biridir. Siriuslular, Pleiadesliler ve Venüslülerle aralarında yakın bir bağlantı bulunmaktadır.
Alfa Merkezi Sistemi, 3 yıldızdan oluşmaktadır; bunlar astronomik literatürde Alfa A,B,C olarak adlandırılmaktadırlar. Bunlardan Alfa C yıldızı güneş sistemimize en yakın olanıdır.
Santorlar, diğer medeniyetlerle birlikte, özellikle son 4000 yıldır dünyadaki evrimi izlemekte, ve insanlara evrimlerindeki bir sonraki adım olan Yeni Çağa geçişlerinde yardım etmektedirler.
Santorların teknik yetenekleri hayal edebildiğimizin çok ötesindedir. Devasa uzay gemilerinin yapımı ve yıldızlar arası seyahat, ancak Santorlar’ın da sahip olduğu maddeleşme ve madde boyutundan ileri bir boyuta geçme yeteneği ile mümkündür.
Ayrıca Proxima Centauri yıldızından gelen insana çok benzeyen pozitif motivasyonlu çok gelişmiş ırklarda vardır...
Siriuslar:
Dünyamızdan 8 ışık yılı uzaklıkta bulunan ve köpek yıldızı olarak da bilinen Sirius, ileri bilince açılan boyutlararası bir kapı niteliğindedir. Siriuslular teknolojik ve spiritüel açıdan bizden binlerce yıl ileridir.
Siriuslular Pleiadesliler’e göre daha koyu renkte bir tene sahiptirler; ten renkleri açık kahverengiden çok koyu kahverengiye varan bir çeşitlilik göstermektedir. Çarpıcı bir göz yapısına sahiptirler; gözleri büyüktür ve hafifçe kesişmektedir.
Siriusluların atalarından bazıları uzak geçmişte gezegenimizle etkileşime geçmişler ve genetik projenin bir parçası olmuşlardır. Hatta bazıları kendi içlerinde genetik değişimlere uğramışlardır. Bu değişimler sonucu bazıları daha açık bir tene sahip olurlarken, bazıları ise genetik açıdan diğerlerinden çok daha farklı hale gelmişlerdir.
Siriusluların bazıları insana hiç de benzemeyen varlıklardır; daha çok böcek ve sürüngenleri andırırlar. Bunlar insan gibi memeli yaratıklar olmalarına rağmen, farklı bir görünüşe sahiptirler. Hem teknolojik hem de spritüel anlamda müthiş gelişmiş olumlu varlıklardır.
Sirius , geçmişte sibernetik varlıkların türevi olan sasquatch ( kocaayak ) , benzeri varlıkların bölgesidir. Siriuslar , geçmişte Orion imparatorluğu ile savaşıyorlardı. Genetik kaynakların , hayvan , bitki , mineral ve kozmik su vahası olan stratejik yıldız sistemlerinin yani sol ve özellikle Dünya (terra) yada Shan gezegenini kapsayan 21 yıldızlık sistemi içine alan bölgenin sakinleri olduklarını iddia ederler.
Vegalar:
Vegalar, Dünya dan yaklaşık 26 ışık yılı uzaklıkta bulunan Lyra takımyıldızındaki en parlak yıldız olan Vega’dan gelmektedirler. Bu varlıklar 1.80-2.10 cm boylarındadırlar. Kalın ve dayanıklı derileri vardır. Vegaların temel saç renkleri siyahtır; fakat aralarında koyu kahverengi saçlılar da bulunmaktadır. Bazı Vegaların ise çok az saçı vardır ya da hiç saçı yoktur.
Vegalar iki sınıfa ayrılmaktadır. İlk sınıftaki Vegalar insan benzeri varlıklardır. Oldukça çarpıcı gözleri vardır, fakat Zetalardan farklı olarak gözkapakları mevcuttur. İkinci tür Vegalar ise insana benzememektedirler. Böcek ve sürüngenleri andıran bir görünümleri vardır. Bu sınıftaki Vegaların saç renkleri genellikle yeşilimsidir. Derilerinde ve kanlarında bulunan bakır, vücutlarına yeşil bir renk vermektedir.
Zetalar:
Bu insan benzeri varlıklar, Reticulum adını verdiğimiz güney takım yıldızındaki Zeta 1 ve Zeta II ikiz yıldızlarından gelmektedirler. Zeta Retucililer 1 m.-1,5 m. boyundadırlar; genelde zayıf görünümlü, vücutlarına oranla büyük kafalı ve saçsızdırlar. Gözleri büyük ve kapaksızdır. Ağız, burun ve kulakları çok küçüktür. Zetalar, türlerini değiştirmek ve bugünkü hallerine gelebilmek için genetik mühendislik ve klonlamadan yararlanmışlardır.
Zetalar dünyamızı sıkça ziyaret etmekte ve insanlar tarafından genellikle “gri varlıklar” olarak adlandırılmaktadırlar.
Zeta Reticulilerin türlerinde değişime gitmeden önceki temel genetik özellikleri insan ırkına benzemektedir. Zetalar, dönüşümleri sırasında beden yapılarını da değiştirmişlerdir. Bu, onların neden dünyayı ziyaret ettiklerini ve genlerimizle ilgilendiklerini de açıklamaktadır. Dönüşümleri sırasında kendilerini duygulardan arındırmakla hata yaptıklarını düşünen Zetalar, yeni bir değişim için orijinal genlerini aramaktadırlar.
UFO TİPLERİ:
Dünyamızda gözlemlenen UFOlar geleneksel uçaklardan çok daha farklı geometrik modellere sahiptir. İşte en sık rapor edilen UFO biçimlerinden bazıları:
- Diskler ve Kubbeli Diskler: Uçan daire adı verilen cisimler bunlardır. Bunların pencereler, iniş takımları, halkalar, kapılar gibi yapısal özellikleri bulunmaktadır.
- Koni: Koni biçimli UFOların pek çok çeşidi vardır. Bazıları tersyüz edilmiş koni şeklindedirler. Tabandan birleşmiş iki koni biçiminde UFOlar da gözlemlenmiştir.
- Küre: Dairesel ve küre biçiminde UFOlara dair pek çok gözlem raporu bulunmaktadır. Bunlardan çoğu gece gözlemleridir. Aynı zamanda yarım küre biçiminde UFOlar da gözlemlenmektedir.
- Boomerang: Boomerang biçimindeki UFOlar 1980’lerde gözlemlenmeye başlamıştır. Bu UFOlar genelde asimetrik bir şekle sahiptir; alçaktan ve yavaş uçarlar. Bunlardan bazıları yaklaşık üç futbol sahası büyüklüğündedir.
- Puro: 1940-1960 yılları arasında puro biçiminde büyük UFOlar nadirende olsa gözlemlenmekteydi. Bunlar bazen içlerinden disk biçiminde cisimler de çıkarmaktaydılar. 1949 yılında gözlemlenen yaklaşık bir mil uzunluğundaki puro biçimli UFO izleyenleri şaşkına çevirmişti. Günümüzde puro biçimindeki UFOlara nadir rastlanmaktadır.
Evrende Yalnız Değiliz!!!
Biz kimiz? Nereden geldik? Neden buradayız? Hayatın amacı nedir? Nereye gidiyoruz ?... İşte insanlığın varoluşuyla ilgili akıllardan çıkmayan ve on binlerce yıldır cevap aradığımız sorular. İşte bu anlamda öğrenme içgüdüsü ve bilgi edinme arzusu , belki de insanoğluna verilen en büyük armağanlardan biri. Ve zihinlerimizi açmadan da bilgiyi yakalayamayız. Dünya gezegeni üzerinde insan adı verilen canlı türü tohumlandırıldığından beri öğrenme isteği ve merak , bu türün kaderini etkilemiş , yön vermiş ve aydınlatmıştır.
Dünyamızın cetvel gibi düz olduğuna inanılan çağlarda , kendinizi " hayır ! dünya yuvarlıktır ! " diyen Galileo Galilei'nin yerine koyun ... " Akdeniz'den sonra büyük bir uçurum var , oraya giden gemiler sonsuzda kaybolur" görüşüne karşı olan , inancını kanıtlamak uğruna yelken açan kaptanı düşünün... önce buhar gücü , sonra sıvı yakıtlarla motorlu taşıtları hareket ettirmeyi planlayan , daha sonra da uçan araçlar yapmayı düşünen ve alay konusu olan insanları gözlerinizi önüne getirin...
Sınırlarını henüz bilemediğimiz , düşünmekten de aciz olduğumuz Kozmik bir okyanusun "Dünya" adını verdiğimiz kıyılarında yaşayan bizler , Batlamyus'un dünyayı evrenin merkezi sayan görüşüne 1500 yıl bağlandıktan sonra , bu uçsuz bucaksız okyanusa açılır açılmaz anladık ki, yüzmilyarlarca galaksiden sadece biri olan Samanyolu adlı bir galaksinin ücra bir köşesindeki bir yıldızın çevresinde dolanan bir toz zerreciği üzerinde yaşıyoruz.
Hala ortaçağ zihniyetiyle ve politik , ekonomik ve dinsel endişelerle, bu konuyla ilgili bilgiler ve kanıtlar dünya insanından saklanmaktadır İnsanoğlu tüm varoluş zamanlarının içindeki en önemli geçiş devresinde bulunmaktadır ve u anlamda UFO'ların temsil ettiği evrende zeki hayat gerçeği ; dünya insanlığının çok yakın gelecekte içine gireceği yepyeni bir realitenin önemli bir bölümünü kapsamaktadır.
Evren yolcularıyla tanışmamıza ve onların bu sonsuzluk içindeki bilgi ve ışık yolculuklarına katılmamıza çok az kaldı.
NASA
1958’de kurulan Ulusal Havacılık ve Uzay Yönetimi (NASA), ABD’deki havacılık ve uzay araştırmaları programını koordine eder ve yönetir. Bütçesi, dünyadaki tüm ülkelerin önemli uzay aktiviteleri için ayırdığı bütçeden daha fazladır.
NASA, resmi bir sivil ajans olmasına rağmen, CIA, Savunma Departmanı, Ulusal Keşif Ofisi, Ulusal Güvenlik Ajansı ve diğer ajanslarla birlikte çalışır. Bu birimlerdeki tüm personelin, önemli istihbarat programlarının, çok yüksek güvenlik ayrıcalığı vardır. UFO araştırmaları da bu programlardan biridir.
11 Mayıs 1962’de NASA pilotu Joseph A. Walker, görevlerinden birinin roket güçlü X-15 aracıyla uçarken, uçuşu sırasındaki tanımlanamayan cisimleri saptamak olduğunu itiraf etmiştir ve bu görevde 5, 6 silindir ya da disk şeklinde UFO’yu filme aldığını söylemiştir. “Uzay Araştırmalarının Barışçıl Kullanımı 2” adlı Ulusal konferansta, “Bununla ilgili spekülasyon yaptığımı sanmıyorum” diyen Walker sözlerini, “ Bildiğim tek şey uçuşun ardından çalıştırılan filmde görünendir” diye bitirmektedir.
Haziran 1962’de, X-15 pilotu Binbaşı Robert White, dönüşü sırasında 58 millik bir yükseklikteyken ön tarafta garip bir cisim gördüğünü rapor etti. Robert, “Onun ne olabileceğiyle ilgili bir fikrim yok. Grimsi bir renkteydi ve 30-40 fit uzaklıktaydı” dedi. Binbaşı White, Time Magazin’le olan ropörtajında, “Orada garip bir şeyler var. Kesinlikle oradalar” demiştir.
NASA’nın elinde uzay uçuşlarındaki UFO gözlemlerini ve Ay’daki uzaylı varlığını belgeleyen pek çok döküman bulunmaktadır.
Ağustos 1967’de Lunar Orbiter-5, Ay’ın Mars Humorum bölgesinde Vitallo kraterinin içinden yukarı doğru tırmanan, arkasından da kazmış olduğu toprakları püskürten mekanik bir maden makinesi fotoğraflamıştır.
Ocak 1969’da Apollo 5 Ayın arka yüzünün fotoğraflarını çekmiştir. Fotoğraflarda maden makineleri tarafından bir kenarı düzeltilmiş büyük bir krater görülüyordu. Aynı kraterin karşı kıyısında bu düzeltme işlemini tamamlamak üzere bekleyen makineler bulunmaktaydı. Bu makineler tahminen 1600 m. boyunda ve 68 m. genişliğindeydi. Daha küçükleri ise 4.5 m. genişlikte görünüyordu.
Montreal’de çıkan Kanada gazetelerinden Midnight, 8 Şubat 1977 tarihinde bu konuyla ilgili fotoğraflar ve Harry Sentt imzalı bir makale yayımlamıştır. Makalede şöyle denilmektedir:
“Amerikan bilim adamlarının söylediklerine göre, Ayda yabancılara rastlanmıştır. Onların makineleri ve çalışmaları, bu sayfada yayımlanmış bulunan NASA’nın resimli fotoğraflarında görülebilir. Bir Amerikan astronomun belirttiğine göre, Amerika Aydaki yabancılarla yüzyüze gelmekten çekindiği için Ay keşif programını ertelemiş bulunmaktadır. Astronom George H. Leonard isminin açıklanmasını istemeyen bir uzay bilimcinin, kendisine dünyadaki seçkin yöneticilerin uzaylılar hakkında haberdar edildiğini söylediğini belirtmiştir.”
Astronom Leonard “Midnight” gazetesine şunları söylemiştir:
“Ayın bir çeşit UFO üssü olduğuna dair beni oldukça emin kılan faktörlerden birisi orada gözlenen nesnelerin üzerindeki işaretlerdir. Bu işaretler, bir New Mexico polisinin yere konmuş bir UFO üzerinde gördüğü işaretlerle aynıdır.”
Leonard “Ayda Başka Biri Var” (Somebody Else is on the Moon) isimli kitabında, Amerikan uzay kuruluşu NASA’nın Aydaki yabancılar hakkındaki bilgiyi dünyadan gizlediğini söylemiştir. Aynı nedenlerle Apollo astronotları da bu konudaki haberlerin yayılmasını engellemek için şifreli bir dille konuşuyorlardı. Leonard’a göre, milyarlarca dolar harcanarak gerçekleştirilen Aya gidiş programlarının asıl amacı ne uzay yarışını kazanmak ne de bilimsel araştırmalar yapmaktı. Amerika ve Sovyetler Birliği kendi aralarındaki gizli bir işbirliği ile, bu yabancıların Ayda ne yaptıklarını öğrenmek için var güçleriyle çalışıyorlardı. Üstelik Ayda dev grayderleri bulduklarında iş bir türlü anlaşılanmadı. Bu makinelerle ne yapıldığı anlaşılamayınca iki ülkenin hükümetleri sonuçları gizledi. NASA da Aya insanlı yolculuk tasarılarından vazgeçtiğini dünyaya açıkladı.
Leonard iddialarını iki temele dayandırıyor: İlki Apollo astronotlarının çektiği ve basına da verilen yüzlerce Ay fotoğrafı. Diğeri ise 1960’larda Orbiter adlı insansız uzay araçlarıyla çekilen fotoğraflar.
Leonard Aydaki Tycho Krateri’nde, sekizgen biçiminde yapay bir alan olduğunu söylüyor. Bu sekizgenin üzerinde devasa harflerle PAF yazılmış. Ay yüzeyinde birçok yerde harf biçiminde kabartmalar var. Kabartma harflerin en sık rastlanılanları ise A, X, ve P harfleri. Leonard’ın buldukları arasında eski Cermen alfabesinden bazı harfler, eski Hindu alfabesindeki S harfi var. Leonard bu harflerin tepelerinden uçan UFO’lara yön göstermekte kullanıldığını düşünüyor.
1967 yılında NASA’dan bir bilim adamı, “2 yıl önce, bir çoğumuz UFO’lara Modern zaman insanlarının fobilerinden biri olan cadılar diye bakardık. Fakat pek çok saygı değer kişi, NASA’yla kendinden emin bir tutumla ilgilenmiştir ve uzay ajansları gelecek 20 ayda UFO çalışmaları kontratı yapmıştır” demiştir.
Konuyla yakından ilgilenen kişilerden biri de NASA’nın süper uzay izleme ağını, UFO’ların dünyaya girişlerini denetleme ve bilgilendirme amaçlı kullanmasını isteyen Dr. Hynek’tir. Buradaki problem, bugün de olduğu gibi, NASA tarafından izlenen UFO gözlemlerinin halktan saklı tutulması ve çok gizli olarak sınıflandırılmasıdır. Fakat sızan haberler vardır tabii.
EN ÇOK SORULAN SORULARA DÜNYA DIŞI VARLIKLARIN VERDİKLERİ CEVAPLAR:
1-NEDEN GELİYORLAR?
2-NEDEN AÇIKÇA ORTAYA ÇIKMIYORLAR?
3-İNSANLIKLA TEMAS KURUYORLAR MI? KİMLERLE?
4-NASIL GELİYORLAR?
5-TANRI İNANÇLARI VAR MI?
6-YÖNETİMLERİN ELİNDE EVRENDE ZEKİ HAYATA DAİR KANITLAR VAR MI?
7-MADEM GELİŞMİŞ TEKNOLOJİLERİ VAR, NEDEN DÜNYADAKİ SORUNLARI ÇÖZMÜYORLAR..
NEDEN GELİYORLAR
Evrende, sayısız gezegende yaşam var. Sizden daha az gelişmiş uygarlıklar olduğu gibi sizden çok daha fazla gelişmiş uygarlıklar da var.
Siz hızla gelişmekte olan bir uygarlıksınız. Diğer gezegenlerle ve orada yaşayan varlıklarla ilişki kurmaya hazırlanan bir uygarlıksınız.
Bizler, buraya birçok nedenle geliyoruz. Birincisi, sizin gelişmenizi izleyerek, araştırarak bilgi toplamak ve bu bilgileri kendi uygarlığımız ve tüm evrenin yararına kullanmak için.
Ayrıca, kısa süre içinde yaratacağınız gelişme sizi, evrendeki zeki hayatla tanışacağınız bir seviyeye getirecek. İşte biz sizi bu karşılaşmaya hazırlamak için burdayız.
Bu hızlı gelişme döneminde, çok zorlu dönemler yaşayacaksınız. Bu süreçte, size elimizden geldiği kadar yardım etmek, ve zorlukları elden geldiğince azaltmak için çaba göstereceğiz
Özetlersek, buraya geldik, çünkü,
Evrende gelişen yaşamlar hakkında bilgi topluyoruz,
Sizi evrende zeki hayatla karşılaşmaya hazırlıyoruz.
Bu geçiş döneminde yaşanacak zorluklarda size yardımcı olacağız.